Türk Kahvesi: Tarihi ve Geleneği
Türk kahvesi nedir ve tarihi nasıl şekillendi? Osmanlı'dan günümüze kahvehaneler, fal bakma geleneği ve Türk kahvesinin dünyaya yayılması hakkında her şeyi keşfedin.
9/25/202520 min oku

Kahvenin Genel keşfi
Kahvenin Osmanlı’ya gelişi
Tarihte Türk Kahvesinin yayılışı - politikada yeri
Türk Kahvesinin Yasaklanması
Kahvehane Kültürü
Diğer Kahvelerden farkı ne? Çekirdeği, kavrulması vs
Nasıl Yapılır?
Araç Gereçler
Türkiye’de bulabileceğiniz türk kahvesi çeşitleri
Fal bakma geleneği
Türk kahvesi farklı Kullanım Alanları
Dünyanın en global içeceklerinden biri olan kahvenin kültürlere nerden nasıl geldiğini hiç merak ettiniz mi?
Grand View Research’a göre 2024’te küresel kahve pazarı yaklaşık 269,27 milyar ABD doları değerindeydi.
Kültürlere göre içme şekli, kültürü değişse de kahve tarihte de günümüzde de değerini korumaktan vazgeçmiyor. Bugün ise kültürel değeri oldukça yüksek olan 2013 yılında Türk Kahvesi UNESCO UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne girmiş ve küresel bir kültürel hazine olarak yerini alan Türk Kahvesinin tarihine giricez. Akamedik ve resmi kaynaklardan yaptığım araştırmalar ve öğrendiğim bilgiler doğrultusunda bugün sizlere türk kahvesini anlatıcam.
Ama önce kahvenin keşfiyle başlamamız lazım.






Kahve’nin İnsanlık Tarihine Girişi:
Bilinen en eski hikaye Etiyopya’nın Kaffa bölgesinden geliyor. Khaldi isimli bir çoban normalde tembel hareket eden bir kuzusunun ağaçtaki meyveleri yedikten sonra normalden daha hareketli olduğunu farkediyor. Sonra kendi de bu meyveyi kaynatıp içiyor. Böylece kahve keşfediliyor. Bir diğer inanışa göre Hz. Süleyman, seyahati sırasında bir kasabayı ziyaret etti ve halkın bilinmeyen bir hastalıktan muzdarip olduğunu gördü. Cebrail'in emriyle, Yemen'den getirilen kahve çekirdeklerinden elde edilen içeceği onlara verdi ve halk bu hastalıktan kurtuldu.
Başka bir inanışa göre Mohalı bir sufi olan Eş-Şazeli adlı bir kişi, çölde bir süre kahveden başka bir şey yiyip içmeden yaşamayı başarmıştır. Uyuz gibi bir hastalığı iyileştirdiği gerçeği üzerine, Şazeli'nin bazı öğrencileri, kahvenin faydalarını öğrenerek Moha'ya dönmüş ve o zamandan itibaren kahveyi yaygınlaştırmışlardır. Bunlar gibi farklı rivayetler de var. Kaynaktan kaynağa göre iddialar değişiyor.
Hangisi doğru olursa olsun, bir şekilde kahve hayatımıza girdi. İçecek olarak tüketilmeden önce besin olarak tüketiliyordu.
Bildiğimiz kadarıyla antik dönemde insanlar kahveyle ekmek yapıyorlardı ve bunu düzenli tüketiyorlardı. Etiyopya’da kendiliğinden yetişen bu enerji veren meyve gezginlerin kurutulmuş ekmek haline getirip yanlarında taşıdıkları bir gıdaydı. Ayrıca bir çeşit ilaç olarak da kullanılmıştır.
Etimolojik olarak genelde isminin ‘Kaffa’ bölgesinden geldiği söyleniyor.
Yemen’e de Mekke ya da Medine’den geldiği söyleniyor.


Türk kahvesi kültürel olarak öyle bir yer edinecektir ki Türk kahvesinin Paris toplumunda bir moda haline geldiği, Osmanlı'nın Viyana kuşatması sırasında çuvallar dolusu kahve çekirdeği bıraktığı ve kuşatma sırasında sık sık Osmanlı tarafını ziyaret eden birinin bu çekirdeklerle ne yaptıklarını sorduğu ve kahve çekirdeklerinin işlevini öğrendikten sonra kahve çekirdeklerini Viyana'ya tanıttığı kaynaklarda geçen bilgiler arasındadır.
Ancak önemli ticari yollar o dönemde Osmanlı’ya ait olduğu için yayılması öyle hemen kolayca olmadı.
Kahvenin dünyaya yayılışı:
Etiyopya’dan Yemen’e oradan da diğer bölgelere yayılması kaçınılmaz oldu. 14. ve 15. yüzyıllar arasında Yemen’de Sufi dervişlerin gece ibadetlerinde uyanık kalmak için kahveyi kullanması, içmenin demleme formuyla yayılmasını sağladı. Yemene’de Mekke ya da Medine’den geldiği söyleniyor. Sonrasında da Anadolu’ya giriş yapıyor.
16.yüzyılda kahve Osmanlı ya yani İstanbul’a girdiği biliniyor. Hikaye kaynaklara göre değişiyor. Söylenene göre ilk olarak Yemen’in yöneticisi Özdemir Paşa tarafından ilk olarak İstanbul’a getiriliyor ve Sultan Süleyman’a ikram ediyor. Böylece ilk önce sarayda tüketimi başlıyor sonra halkın zengin kesimine iniyor sonra da alt kesime de yayılıyor. okuduğum başka bir makalede ise 1519'da I. Selim tarafından Mısır seferi sonrasında İstanbul'a getirildiğini bildirmektedir.
Nasıl keşfedildiği, nasıl kimler tarafından yayıldığı ve Osmanlı’da ilk kimin tattığı yine kaynaktan kaynağa değişiyor. Ama bilinen bir şey var ki o da kahvenin sevildiği.
Sarayda bir "kahvecibaşı" makamının olduğu iddia edilir. Kahveye verilen önem o kadar artıyor ki, imparatora sunulacak kahvenin suyu, İstanbul'daki Eyüp Tepesi'ndeki Gümüşsuyu Çeşmesi'nden getirilirdi.
17. yüzyılın başlarında, kahve Osmanlı'ya geldikten bir asır sonra, önce İtalya'ya, daha sonra da Osmanlı tüccarları tarafından Fransa'ya götürüldü.
Akdeniz ticaret yolları ve Venedik-Marseille gibi limanlar vasıtasıyla Avrupa’ya geçti; Paris, Viyana, Londra gibi şehirlerde kahvehaneler açıldı ve kahve Avrupa sosyal yaşamının parçası oldu.
Ancak kahve üretimi ve geçiş yollarının büyük kısmı o dönemde dediğimiz gibi Osmanlı denetimindeydi; Avrupalılar doğrudan kaynaklara erişmek için bitkiyi ve fidanları ele geçirip kendi kolonilerine taşıma yolları aradılar. Hollandalılar tohum ve fidanları Uzak Doğu’ya (özellikle Java) götürüp plantasyonlar kurdular; Fransızlar, İngilizler ve Hollandalılar da Karayipler ile Latin Amerika’ya kahveyi taşıdı.
Sonuçta 18.–19. yüzyıllarda kahve, yerel bir içecek olmaktan çıkarak küresel bir tarım ürünü haline geldi; iklimi uygun bölgelerde devasa plantasyonlar kuruldu ve Brezilya kısa sürede dünyanın en büyük kahve üreticisi oldu. Böylece bir zamanların içecek ritüeli, küresel bir ticaret ve kültür olgusu olarak tüm dünyaya yayıldı.






kahvecibaşı tasvirleri:
Şimdi tekrar İstanbul’a birkaç asır öncesine tekrar gidelim.
İlk olarak kimin nasıl istanbula getirdiği ve ilk kimin içtiği hikayeden hikayeye göre değişse de öyle ya da böyle kahve istanbula geliyor ve çok seviliyor. Osmanlı’da keyif verici bir madde olarak tüketilmeye başlanıyor.
16 yy.da İstanbul’da kahvehaneler ortaya çıkmaya başlıyor. Kaynaklara göre İlk kahvehane Tahtakale’de İstanbulda açılıyor. Hakem from Aleppo and Şems from Damascus – brought coffee to Istanbul and quickly opened the city’s first coffee house in the neighbourhood of Tahtakale. hem sarayda hem de sokakta hızla popüler oluyor. Kahvehaneler, sohbetin, edebî tartışmaların ve sosyal hayatın yeni merkezleri haline geldi.
16.yy ın sonunda istanbuldaki kahvehanelerin sayısı 600’ün üzerindeydi. Evliya Çelebi'ye göre, Sultan'ın annesi Kösem Valide Sultan için İstanbul, Topkapı Sarayı'nda bir kahvehane bulunmaktaydı. Ancak dönem dönem kahve yasaklanıyor.Murad III, Ahmed I and Murad IV dönemlerinde kahve yasaklıydı. Bunun sebeplerine yavaş yavaş gelicez.


kahvehane tasvirleri;
O kadar popüler oldu ki her yerde tüketiliyordu. Öyle ki fransız yazar Edmondo deneyimininde istanbulda kahve için kahvehane aramak gerekmediğini, kahve adam diye bağırdığınız zaman önünüze bir kahvecinin kahve getireceğini söylüyor.
Kahvehaneler yapısal olarak değişiklik gösterebiliyordu. Mesela yazın istanbul boğazında bir kahvehanede kahve içmek mümkündü. Kışlık kahvehaneler, seyyar olanlar, pansiyonlu olanlar da vardı.
Buralarda farklı insanlar bir araya gelirdi. Sosyalleşirlerdi. türk kahve günümüzde de olduğu gibi bir amaca bir kültüre hizmet ederdi. Yeniçeriler giderdi mesela. Şairler giderdi. Normal halk giderdi. Peki ne yapıyorlardı? Tavla, satranç gibi oyunlar oynarlar, ayrıca konuşurlardı. siyaset konuşurlardı mesela. Padişah hakkında konuşurlardı. Osmanlı’da yanlış buldukları politik duruşları konuşurlardı. Sosyal fikirler, ekonomik durumlar, entellektüel fikirler konuşulurdu. Kahve yasağının temel sebeplerinden biri de buydu. Bir diğer sebebi de kahvenin verdiği enerjinin dinen yasak olup olmadığı konusuydu. İslamiyet’te yanmışlık derecesinde kavrulan bir şeyin tüketilmesi haram olduğu gerekçesiyle kahvenin yasakladığı bir dönem de mevcut. Bazılarının Tehtit olarak gördüğü kahvehaneler, yok olmadı. Yasaklanma gerekçeleri dönem dönem değişiklik göstermiş olsa da kahve Topluma entegre oldu.












Defalarca kez farklı sebeplerden yasaklandı çünkü insanlar sevdikleri bir alışkanlıktan yüzlerce yıl boyunca vazgeçmediler. Yani kahve alışkanlığını bırakmadılar. Gerek siyasi sebeplerden gerek dini sebeplerden defalarca kez yasaklandığını ya da kötü bir şey olarak lanse edildiği resmi kaynaklarda geçmektedir. Sadece dini sebeplerden değil, sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle de dünyada bazı toplumlarda zaman zaman yasaklanmıştır.
Zamanla insanlar alıştı, ve halk arasında yeni bir sosyallik biçimi oldu. Rütbe ayrımı olmadan insanlar girip sosyalleşiyorlardı. Kahvehaneler sadece sosyalleşmek için de değil, bir çok işlev barındırıyorlardı.
Britanya’da ilk kahvehanenin Londra’da bir türk tarafından açıldığını biliyor muydunuz? Ve ilk geldiğinde doğu’dan geldiği için şüpheli karşılanmış. Öyle ki ciddi bir tabu ve direnme yaşanmış. Hatta bu direnme Kral’ın kahvehaneleri kapatmasına kadar gitmiş. Ancak zamanla Türk Kahvesine karşı olan tutum yumuşamış. ve sonrası başka bir detaylı hikaye.
İstanbul’a tekrar dönücek olursak,
Kahvehanelerde başka ne mi yapılıyordu?
Geleneksel gösteri play“Karagöz ve Hacivat bu mekanlarda oynatılıyordu. Tiyatral gösteriler ve dinletiler de bulunurmuş. Tütün de içilirmiş. Nargile kahvenin sevilen bir eşlikçisi haline gelmiş.
Okuduğum makalede kahvehanelerde kitap, dergi , gazete satılıyor ve okunuyorsa ismi kıraathane diye de anıldığı yazıyor. Ayrıca Kanuni’nin kahvehanelerde okunması için tarih kitapları yazdığı da söyleniyormuş. Zamanla altın çağına ulaştı, aydınların, türk edebiyatının en önemli isimlerinin gittiği, yabancı dergilerin bulunabildiği dolu dolu mekanlardı.
Ayrıca Zamanla mahalle kahveleri ortaya çıkmış ve mahalle için idari karar birimi haline de gelmiştir.
Sadece siyasette değil, edebiyatın, müziğin de merkeziydi. Halk şairlerinin toplandığı kahvehanelerde şair olmak bir beceriydi. hatta başkanları devletten maaş alırdı.
Yeniçeri kahvehaneleri ise ayrı bir kültür oluşturdu. 17. yüzyıldan itibaren yeniçeriler evlenmeye başlayınca, kahvehaneler onların sivil hayattaki merkezleri oldu.
Kapılarında yeniçeri ortasının simgeleri (gemi, kılıç, balık) asılırdı.
Hatta yeni açılan kahvehanelere uğur getirsin diye kanarya hediye etmek adet olmuştu.
Bu anlatılan mekanlar erkekler içindi.






Peki kadınlar?
Gördüğünüz kahvehane görselleri ya da minyatürlerin hepsi erkek çünkü belli bir döneme kadar kadınlar ve erkekler birlikte kahve içmediler. Kahvehanede sadece erkekler oluyordu. Kadınlar da hamamda ya da evlerde buluşarak kahve içerlerdi. Kadınların kahveye erişimleri ciddi bir ihtiyaç olarak görülmekteydi.
Bazı kaynaklarda “koca eşine kahve almayı reddederse, bu şiddetli geçimsizlik ve boşanma sebebi olabilir” denir.
Sarayda ise kahve için ayrıca çalışan bir kişi vardı. Elçi kabul törenlerinde kahve ikramı, Osmanlı misafirperverliğinin simgelerinden biriydi. ve sunuma çok önem verilirdi. Kahve takımları süslü olurdu.
Sarayda haremde yani kadınların yaşadığı ve eğitim gördüğü bölümde kahve, harem kadınlarının en sevdiği içeceklerden biriydi. Ancak ilk başlarda henüz çok yaygın değilken kolayca kahveye erişemiyorlardı. Şöyle düşünebiliriz; kahve ilk geldiği zaman zaten çok sık bulunan bir şey olmadığı gibi pahalıydı. Yeni bir gıdaydı çünkü. Lüks bir içecekti yani. Tabi yaygınlaştıkça ve üretimi, ticareti çoğaldıkça halka iner ve daha alınabilir oluyor. Bir de ataerkil bir toplum olduğu düşünülürse ve bunun toplumda etkisi daha güçlü hissedilmesi kaçınılmaz olmuştur.
Haremde kahve hazırlama ve sunma, başlı başına bir törensel düzen gerektirirdi:
Özel olarak yetişmiş cariyeler kahveyi hazırlar, gümüş-zümrüt kakmalı fincanlarda sunardı.
Bu seremoni, kahvenin haremde sadece “içecek” değil, bir statü göstergesi olduğunu ortaya koyar.
Harem dışında padişahlardan da kahveyi oldukça seven ve sık sık tüketenler vardı. Ayrıca belli bir dönemden sonra kahve 17. yy ın sonunda çoktan ikram olarak verilmeye başlanmıştı. Gelen devlet adamlarına görüşme öncesinde kahve ikramı yapılırdı. kahvenin servis edildiği kaplar ve tepsiler ise süslüydü. Altından tepsilerde, değerli taşlarla süslenmişti ve gösterişliydi. Öyle ki padişah 3. Ahmet’in kızının düğününde de nikahtan sonra kahve ikramı olmuştur.
Kahve servisinden sorumlu kişiler dönem dönem de sarayda çoğalmıştır. Hatta 19.yy ın başında sultanın annesinin 3 kahvecisi vardı. Öyle ki sadece sarayda değil, varlıklı insanların evinde de olmak üzere kahveden sorumlu çalışanın sayısı 7 ye kadar çıkabiliyordu. Bunun temel sebeplerinden biri de yabancı misafire zenginlik göstermek için yapılmasıydı.
Diğer Kahvelerden farkı ne?
Türk Kahvesinde Arabica çekirdekleri (özellikle Yemen kökenli) kullanılır.
Özel yapan şey öğütme inceliği ve pişirme yöntemidir.
Kahve, toz haline kadar çok ince öğütülür (neredeyse un gibi).
Orta derecede kavrulur.
Cezvede, su ve tercihe göre şekerle birlikte kaynatılmadan, yüzeye köpük çıkana kadar pişirilir.
Yanında su (ağzı temizlemek için) ve lokum gibi küçük ikramlarla sunulur.
Köpüklü olması önemlidir. Köpüksüz kahve özensiz sayılır.
Yavaş pişen ve yavaş tüketilen bir gıdadır. Cevze isimli bir aletin içine bir ölçek kahve tozu ve içeceğiniz bardağın ölçüsünde su konulur. İsteğe göre şeker de eklenir.
en başta bir karıştırılır sonrasında kendi haline bırakılır. yoksa köpüklü olmaz.
Kendine özel bardağı vardır. ismine fincan denir. Fincana döktükten sonra yavaşça içindeki kahve fincanın dibine çöker. Buna da telve denir.
Osmanlı döneminde sarayda bu fincanlar özel taşlarla ve desenlerle süslenirlerdi.
Dışı renkli olsa bile genelde içi beyaz renklerdedir. Çünkü sonrasında isteğe göre fal bakılır. Fal bakmak sadece kahveden değil, geçmişte bir çok yöntemle yapılmış bir yöntemle yapılmıştır. Tam olarak kahveden fal bakmanın ne zaman çıktığı bilinmese de Osmanlı döneminde kahvenin yasak olmadığı ve yaygın olduğu bir dönemde ortaya çıkmış olabileceğini tahmin edebiliriz.


















Kahve içilir → Telveli Türk kahvesi hazırlanır, fincan içilince dibinde telve kalır.
Fincan kapatılır → Kahve içildikten sonra fincan tabağa ters çevrilir.
Fincan kapatıldığında üzerine yüzük, anahtar, bozuk para gibi nesneler konur.
Soğuması beklenir →
Fal açılır → Fincan açıldığında içindeki telve izleri hayal gücüyle sembollere dönüştürülerek yorumlanır.
Niyet bağlama: Yüzük → aşk/evlilik; Anahtar → yeni iş, yeni ev; Para → bolluk. Yani fal bakılan kişinin niyetini simgeler.
Enerji aktarımı inancı: Nesne, fal bakılan kişinin enerjisini telveye “aktarır” diye düşünülür.
Geleneksel inanışa göre fincan kalbe (göğse) doğru çevrilirse, fal sahibinin gönül işleri (aşk, duygular) ön planda olur.
Dışarıya (karşıya) doğru çevrilirse, daha çok iş, seyahat, para ve dış dünya ile ilgili meseleler okunur.
Fincan kapatılırken niyet tutulur. O yüzden çevirmek sadece teknik bir hareket değil, dileği yönlendirme ritüelidir.
tabiki Ritüeller ve anlamlar bölgeden bölgeye göre değişebilir. Telvenin oluşturduğu şekillere bakarak gelecekle ilgiili tahminler söylenir. Mesela; kuş görüyorum, seni yakında bir yolculuk bekliyor gibi. Bunların çoğu olumlu sonuca çıkan bağlamlar içeriyor. İnsanların birbirleriyle iletişimini güçlendiren, sohbet açabilmek için bir yoldur aslında. Bir de tabiki karşıdakine moral verir. Ayırdığınız bir zamandir. Sohbet edersiniz, misafire ikram edersiniz. Ayrıca türklerin nişan törenlerinde de kız erkeğe kahve yapar. içine de tuz atar. Eğer kahveyi bitirebilirse bu erkeğin sembolik açıdan onaylanması anlamına gelir. Bugün Türkiye’de gireceğiniz her yerde kahve bulabilirsiniz. Bir dükkana girerseniz size ya türk çayı ya türk kahvesi ikram ederler. Restoranda yemekten sonra aynı. Kuaföre giderseniz kahve ikram ederler. Türkiye Starbuckslarında türk kahvesi bulabilirsiniz. Birinin evine giderseniz size kahve ikram ederler. Dışarda oturacağınız herhangi bir kafede türk kahvesi satılır. Kahvehaneler de hala erkeklerin gittiği bir kültür olarak devam etmektedir.
Bir çok toplumda kahvenin bir toplanma ve iletişim aracı olarak kullanımı aslında vardır. Kahve falı bakmaya bir nevi sosyal strateji de diyebiliriz. fala inanıp inanamamaktan ziyade bu arada bir bağ kuran keyif veren bir aktivitedir. Türkçe’de bir deyişle, Fala inanma, falsız kalma.
Falcılık Osmanlı’da belli bir dönemden sonra olduğunu biliyoruz. Falcıların olduğunu da biliyoruz. El falı, su falı, yıldız falı gibi fal bakma türleri zaten vardı. Türk kahvesi falı bakma geleneği ise daha çok kadınlar arasında 17.yy dan itibaren ev içinde, kadınlar arası toplanmalarda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Sonrasında da yaygınlaşıyor.
Bazı kaynaklarda, Osmanlı’da kahve içildikten sonra fincandaki telvenin yorumlanmasının tasseomancy / tasseografiyöntemiyle bağlantılı olduğu vurgulanır — yani daha genel fal geleneğinin kahve versiyonu olarak.
Mesela Lady Mary Wortley Montagu (1717’de İstanbul’da yaşayan İngiliz elçisi eşi), mektuplarında Türk kadınlarının hamamlarda kahve içtiklerinden bahsediyor. Hatta hamamı tanımlarken kadınların kahvehanesi olarak tanımlıyor. Fala dair bir tanımı yoktur.
Bazı rivayetlere göre, Hürrem Sultan kahveyi ilk tattığında tadını sert bulmuş ve bu acılığı dengelemek amacıyla kahvesini Türk lokumu eşliğinde içmeye başlamıştır. Hatta zamanla, lokumu cezvede eriterek kahvesinin içine karıştırmayı tercih etmiştir. Bu özel kahve tarifi, "Hürrem Sultan kahvesi" olarak adlandırılmış ve yıllar içinde saraylardan halk arasında da yaygınlaşmıştır.Ancak bu bilgi akademik kaynaktan gelmemektedir.
2013 yılında Türk Kahvesi UNESCO UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne girmiş ve küresel bir kültürel hazine olarak yerini almıştır.
Ayrıca Türk kahvesinin tadabileceğiniz farklı çeşitleri de vardır. Sade, orta şekerli ve şekerli olarak sipariş edebileceğiniz Türk kahvesinin aynı zamanda farklı çeşitleri de vardır. Ancak içebileceğiniz en klasik olanı sade türk kahvesidir. Yanında lokum ve su ikramı gelir. İkramları ve sunumları yöreden yöreye, kahvenin türüne göre de değişir.
yaklaşık 40 civarı bilinen türk kahvesi vardır.
2. Katkılı veya Aromalı Çeşitler:
Dibek kahvesi: Kahvenin taş dibekte dövülmesiyle elde edilen daha iri taneli bir kahve.
Menengiç kahvesi: Kahve çekirdeği değil, menengiç bitkisinden yapılıyor. Kafeinsizdir.
Damla sakızlı kahve: Özellikle Ege’de popüler, kahveye hafif aromatik tat katar.
Süvari kahvesi (ya da Tarsus kahvesi): Normalden daha büyük fincanda, daha sulu içilir.
Nohut kahvesi: Kavrulmuş nohutun öğütülmesiyle yapılan, kafeinsiz ve hafif aromalı bir kahve.
Datca badem kahvesi: Datça bademlerinin öğütülüp kahveyle harmanlanmasıyla elde edilen, badem aromalı özel bir kahve.
Kenger Kahve: Kenger bitkisinin tohumlarının kavrulup öğütülmesiyle yapılan, hafif acımsı aromaya sahip geleneksel bir kahve türü.
Yandan çarklı Türk Kahvesi: Telvesi bardakta dönerek karışsın diye özel bir şekilde pişirilen, köpüklü Türk kahvesi çeşidi.
Çörekotu Kahvesi: Çörekotu tohumlarının öğütülüp kahveyle karıştırılmasıyla hazırlanan, keskin aromalı ve sağlığa faydalarıyla bilinen kahve.
Cilveli Kahve: Kahvenin üzerine şeker veya tarçın serpilerek sunulduğu, Manisa yöresine özgü gösterişli bir kahve.
Hilve Kahve: Osmanlı döneminde özellikle Arap coğrafyasında bilinen kahve hazırlama yöntemi; sade ve hafif pişirme tekniğiyle elde edilen bir kahve.
Mardin Dibek Kahvesi: Taş dibekte öğütülmüş kahve çekirdeklerinin menengiç, kakule, keçiboynuzu gibi aromatik ürünlerle karıştırılmasıyla hazırlanan yöresel kahve.
Tatar Kahvesi: Kaynatılarak yapılan, telvesiz ve genellikle sütle hazırlanan, Orta Asya kökenli kahve çeşidi.
Lavantalı Türk Kahvesi: Türk kahvesine lavanta eklenerek hazırlanan, çiçeksi aromalı ve ferahlatıcı bir kahve türü.
Safranlı Türk Kahvesi: Türk kahvesine safran katılarak elde edilen, altın rengi ve hafif baharatlı aromasıyla dikkat çeken kahve.
Zingarella Kahvesi: 19. yüzyılda özellikle tiyatrolarda ikram edilen, kahvenin şerbet, damla sakızı veya çeşitli aromalarla zenginleştirildiği özel bir Osmanlı kahvesi.
Dağdağan Kahvesi: Dağdağan ağacının meyvelerinden yapılan, Anadolu’da bilinen geleneksel bir kahve alternatifi.
Mırra: Güneydoğu Anadolu ve Arap kültürüne özgü, birkaç kez kaynatılarak yoğunlaştırılan, çok acı ve koyu kıvamlı kahve.
Şerbetli kahve: Kahvenin, şekerli şerbet içinde pişirilmesiyle elde edilen, tatlı aromalı geleneksel bir Osmanlı kahvesi.
Pişirme Yöntemine Göre Çeşitler:
Cezvede pişirme: En bilinen klasik yöntem.
Közde Türk kahvesi: Ateş közünde ağır ağır pişirilir, daha yoğun aromalı olur.
Kumda Türk kahvesi: Kızgın kumun içinde cezvede pişirilir, köpüğü kalın ve dayanıklı olur.
Kül kahvesi: Eski usul, közün külünde yavaşça pişirilir, hafif isli bir tat verir.




Türk kahvesinin farklı kullanım alanları:
Sadece içecek olarak değil, farklı amaçlar için de kullanılıyor.
Türkiye’de bir restorana giderseniz ve açık havada yemeğinize arı gelirse, restorandan kahve yakmasını isteyebilirsiniz. bir kasede kahve koyup yakıp getiriceklerdir. Arı kaçırır.
Ayrıca kahve telvesi peeling olarak kullanılır. Kahveye limon sıkılıp yendiğinde de ishali kestiği söylenir. Ancak bilimsel değildir. Halk arasında böyle bilinir.
Peki sizin en sevdiğiniz kahve hangisi? Türk kahvesi seviyor musunuz? Sizin bildiğiniz başka kullanım yöntemleri var mı? Kahve ritüeliniz var mı? Fikirlerinizi yazmayı unutmayın. Daha da detaylı okumak ve tarihe meraklı olanlar, bu konu hakkında kaynakça arayanlar için aşağıda dolu dolu bir referans listesi koydum. Umarım faydalı olur.



















kanalımı ziyaret edip videoyu izlemeyi unutmayın ❤️
Referanslar;
Suraiya Faroqhi, Osmanlı’da Gündelik Hayat (Alfa, 2009).
Boğaç A. Ergene, Local Court, Provincial Society and Justice in the Ottoman Empire (2003).
Madeline Zilfi, “Coffee and Coffeehouses: The Origins of a Social Beverage in the Medieval Near East” üzerine makaleler.
Preparing coffee: Orientalist art: 2025. Sotheby’s. (n.d.). https://www.sothebys.com/en/buy/auction/2025/orientalist-art-l25100/girls-preparing-coffee
Tunç, S. (2025b, July 9). Women preparing coffee: Osman Hamdi Bey’s reverse portrait of Orientalism. Daily Sabah. https://www.dailysabah.com/arts/women-preparing-coffee-osman-hamdi-beys-reverse-portrait-of-orientalism/news
Ntv. (2018, February 17). Dolmabahçe Sarayı’nda Bir ilk. NTV Haber. https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/dolmabahce-sarayinda-bir-ilk,BPEBM4L31kapHoIgpdLbAg/T_yfjCNEZ0iLVixggAxVpg
F., N. (2018, February 23). Eski Osmanlı Kahvehaneleri Fotoğraf galerisi. Tarih Kurdu. https://tarihkurdu.net/osmanli-kahvehaneleri-fotograf-galerisi.html
HistoryMaps. (n.d.). First Coffee House in Venice. HistoryMaps. https://history-maps.com/story/Republic-of-Venice/event/First-Coffee-house-in-Venice
Kayayerli, D. (2015, August 18). Istanbul’s old coffeehouses offer tranquility to visitors. Daily Sabah. https://www.dailysabah.com/feature/2015/08/19/istanbuls-old-coffeehouses-offer-tranquility-to-visitors
Tarihi Mekanlar Kişisel Ansiklopedi Erol şaşmaz. (n.d.). https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=517&
Beta Yeni Han 1554 coffee museum • location, photos and information • cultural inventory. Kültür Envanteri. (2025, September 27). https://kulturenvanteri.com/en/yer/beta-yeni-han-1554-kahve-muzesi/#15.17/41.018743/28.970797
Turkish coffee, not just a drink but a culture. The UNESCO Courier. (n.d.). https://courier.unesco.org/en/articles/turkish-coffee-not-just-drink-culture
Kuzucu, Kemalettin. “YILDIZ SARAYI’NDA KAHVE”. Milli Saraylar Sanat Tarih Mimarlık Dergisi, sy. 27 (Aralık 2024): 99-111.
Turkish embassy letters: Turkish Embassy Letters. Turkish Embassy Letters | Turkish Embassy Letters | Manifold @CUNY. (n.d.). https://cuny.manifoldapp.org/read/turkish-embassy-letters/section/11a140f8-d4a3-4ae7-8832-37f4bb906d7f
Yılmaz, B., Acar-Tek, N., & Sözlü, S. (2017). Turkish cultural heritage: A cup of coffee. Journal of Ethnic Foods, 4(4), 213–220. https://doi.org/10.1016/j.jef.2017.11.003
Açıkgöz, C. (2022). Kahvecibaşı Nakşî Mustafa Ağa’nın (ö. 1764) hayatı, Eserleri ve Edebî Kişiliği. Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 12(24), 199–234. https://doi.org/10.33207/trkede.1085833
Özdem, F. (2009). Karaların ve Denizlerin Sultanı İstanbul: Cilt II. İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık.
Samancı, Ö. (2008). Alaturkadan Alafrangaya: 19. yüzyılda Osmanlı saray mutfaklarında kullanılan araç ve gereçler. In A. Bilgin & Ö. Samancı (Eds.), Türk mutfağı (pp. 307–325).
Alagözlü, N. (2007). An analysis of coffee cup reading as a discourse genre: Fortune telling with coffee and ideology. Edebiyat Fakültesi Dergisi / Journal of Faculty of Letters, 24(1), 1–22.
Kucukkomur, S., & Ozgen, L. (2009). Coffee and turkish coffee culture. Pakistan Journal of Nutrition, 8(10), 1693–1700. https://doi.org/10.3923/pjn.2009.1693.1700
Çetin, Ö. H., & Çelik, E. Ü. (2020). Elbise-i atika-i osmaniye. History Studies International Journal of History, 12(6), 3307–3331. https://doi.org/10.9737/hist.2020.967
Tarım, Z. (2015). Osmanlı Devlet Teşrifatında Kahve İkramı. In E. Pekin (Ed.), Bir Taşım Keyif: Türk Kahvesinin 500 Yıllık Öyküsü (pp. 199–215). Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Can, M. A. (2018). Osmanlı toplumunda kahve ve kahvehaneler (Unpublished bachelor’s thesis). Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
Demir, Y., & Bertan, S. (2023). Spatial distribution of Türkiye’s local Turkish Coffee Kinds. Journal of Ethnic Foods, 10(1). https://doi.org/10.1186/s42779-023-00200-8
ÇAPAR İLERİ, S. (2020). The analysis of the importance of Turkish Coffee and coffeehouses with the comparison between British and Ottoman culture. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, (Ö8), 392–397. https://doi.org/10.29000/rumelide.814324
Erdoğdu, A., & Gedük, S. (2015). Çin porseleni fincanlar. In E. Pekin (Ed.), Bir taşım keyif: Türk kahvesinin 500 yıllık öyküsü (pp. 283–301). Kültür ve Turizm Bakanlığı Topkapı Sarayı Müzesi.
ÇELİK YEŞİL, S., & YILDIZ, S. (2024). 17. yüzyıl i̇stanbul Mutfağına 1640 tarihli narh Defterinden Bir Bakış (a look at the 17th century Istanbul Cuisine from the Narh book dated 1640). Journal of Tourism and Gastronomy Studies. https://doi.org/10.21325/jotags.2024.1389
Tasty Tools
Mutfak araçlarını, kitapları ve tarifleri keşfedin.
İletİŞİM:
© 2025. Tüm haklar saklıdır.